21 Mart 2008 Cuma

Tebessüm

Ağlamak yok dedim
Ağladım
Ağlamak yok dedim
Çok ağladım
Ağlamak yok dedim
Az ağladım
Ağlamak yok dedim
Biraz daha ağladım
Ağlamak yok dedim
Daha ağladım
Ağlamak yok dedim
Ağlamıyorum, gözüme geleceğim kaçtı ondandır, geçer yakında dedim
Ağlamak yok dedim
Burnumu çektim
Ağlamak yok demedim
Ha şöyle dedim, yüzün gülsün biraz

5 Mart 2008 Çarşamba

Kolay olan: Kaçmak

Mahalle aralarında, aralarında çok da yaş farkı olmayan boy boy çocuklar kovboyculuk oynuyorlar. “Dink-şıınnnn, dink-şıınnnn” Sesler birbirini kovalıyor, kovboylar kaçışıyor. İçlerinden biri avazı çıktığı kadar bağırıyor: “Vurdum onu, Tanrı öldü.” Kovboyculuk bir anda yerini varoşlarda var oluşçuluğa bırakıyor. O anda karamsar gökyüzünden damlalar taneler halinde süzülüyor. Aynı çocuk “yağmur yağıyor” diye haykırıyor bu defa. Bu tip durumlarda yağmuru ilk hisseden olmak ona Tanrıyı öldürmekten daha çok karizma katıyor. Oysa yağmuru ilk ben hissediyorum, sesimi çıkarmıyorum çünkü yağmurun neden taneler halinde düştüğünü düşünüyorum ve karar veriyorum: ”Allah ağlıyor, bugün Cuma.” Koşarak uzaklaşmak istiyorum ordan. Gitmeden de birilerine ateş etmek istiyorum. “Dink-şıınnnn” Ayaklarım ıslanıyor, koşuyorum…